2016 yılında dizi ve filmler teknoloji takıntılı bir hal aldı
Westworld ve StartUp gibi yeni dizilerden, Silicon Valley, Halt and Cach Fire, Mr. Robot ve Black Mirror gibi devam etmekte olan dizilerde modern teknolojinin karanlık tarafı kendini küçük ve büyük ekranlarda gösterdi.
2016 yılının teknoloji odaklı yeni dizileri arasında ‘StartUp’ Bitcoin benzeri bir kripto-döviz yapımı ile uğraşan çeteyi gösterime sundu. ‘Westworld’, her geçen gün gerçekleşmesi daha olası hale gelen yapay zeka meselesiyle alakalı olarak, insanlardan ayırt edilemeyen makineler yapmanın ahlaki yönünü keşfetmemize imkan sundu. CSI Cyber, Second Chance, Pure Genius gibi diğer bütün filmlerde teknoloji ana temayı oluşturuyordu.
Oliver Stone, Edward Snowden’ın hikayesini ekranlara taşıdı. Ve nihayet hayal dünyamızı zorlayan bir bilim kurgu hikayesi olan ‘Blade Runner’ ın tanıtımı yapıldı. Hatta teknoloji ile ilgisi olmayan hikayeler dahi yeniliklerin hayatımızı esir alma biçimleriyle özdeşleştirilir oldu.
“Dijital iletişim teknolojileriyle donanmış çok sayıda dizi ve filmle karşılaşmak artık sürpriz değil. Dijital teknolojiyi günlük yaşamda elimizin altında bulunduruyoruz. Genellikle cebimizde, sokaklarda, işyerlerimizde, çocuklarımızın yatak odalarında sıklıkla rastladığımız bir şey.” diyen Londra Ekonomi ve Politika Bilimleri Okulu’ndan Paula Kiel, sözlerine “Her çağın kendine özgü fantezileri, heyecanları ve rüyaları var, teknolojinin sosyal hayatın her seviyesinde, ne şekilde etkide bulunabileceğine dair. Örneğin ‘Star Trek’, soğuk savaş döneminin ortasında, 1960’lı yılların uzay yarışı çerçevesindeki beklentiler ve korkularla ilişkili olarak politika, bilimsel gelişmeler ve popüler kültür arasında ortaya çıkmıştı. Günümüzde ise ‘Black Mirror’ gibi günlük yaşamdaki dijital medya kullanımını konu edinen TV Showları söz konusu.” Şeklinde devam etti.
“Günümüzdeki teknolojiyle ilgili içeriğin cazibesi oldukça çelişkili iki şeyi yansıtıyor : Teknolojik yeniliğin yeni bir cephe, yeni bir uzay yarışı, ya da endüstriyel devrim olduğuna dair bir kanaat var. Kodlayıcılar, tasarımcılar, girişimciler geleceğin katedrallerini inşa edenler. Kim bu yarışta kaybetmek ister? Bununla birlikte bu ütopik görünümler, distropik (görme bozukluğu) heyecanlarla ikiye katlandı. Her ne kadar genel anlamda isabetli bir düşünce olmasa da insanların temel insani ve bireylerarası özelliklerimizi kaybedeceğimize dair bir inanışı da söz konusu.” diyor London Goldsmiths Üniversitesi’nden Medya ve İletişim Profesörü Des Freedman.
Zamanımızın yaşadığı ikilemi tanımlayacağını düşünebileceğimiz bir hususu ele alalım: Güvenlik sağlamaya dönük beklentilere karşılık mahremiyeti tehdit eden girişimler arasındaki çatışma. Geçmiş birkaç yıl içerisinde popüler olan Spectre, Furious 7 ve Captain America: The Winter Soldier gibi filmler, hükümetlerin toplum çapında yaygın olarak gerçekleştirdikleri takibin, ne derece ahlaki olduğunu sorgulamamıza sebebiyet verdiler.
“Polis ve istihbaratçılar ne kadar çok kişisel bilgileri bir Mouse tuşu ile zahmetsizce koruma altına alabiliyorsa, bu durum o kadar çok takip işleminin oldukça etkin bir şekilde yapılabilmesini kolaylaştıracak demektir. Fakat aynı zamanda seyircilerin koyun sürüleri olduklarını da düşünmüyorum. Bilakis Mr. Robot ve Black Mirror gibi gösteriler, oldukça etkin özelliğe sahip yeni icatları kimin kontrol etmesi gerektiğini ve bunların üzerimizdeki etkilerini sorgulamamıza sebep olan kurgusal hikayelerin uzun birer parçalarıdırlar.”
“Westworld” hayatımızı gasp eden teknolojiyi sorguluyor
Teknolojinin kaldırım taşları
Bir zamanlar Steve Jobs ve Bill Gates arasındaki çekişmeyi ortaya koyan ‘Pirates of Silicon Valley’ isimli film, seyirci için oldukça farklı bir anlam ifade ediyordu. Daha sonra 2010 yılında ‘The Social Network’ isimli Oscar ödüllü film, Mark Zuckerberg ve teknoloji endüstrisini gösteri dünyasının can damarı konumuna getirdi.
“Hepimiz Jobs, Zuckerberg ve Elon Musk’ın hikayelerini biliyoruz” diyen ‘Silicon Cowboys (Compaq ve yeni oluşum halindeki bilgisayar endüstrisi hakkında yazılan bir belgesel)’un yönetmen ve yazarı Jason Cohen, “Toplumumuzun oldukça yaygın bir parçası haline gelen teknoloji, ipleri elinde olanları meşhur eden bir sektöre dönüşmüş durumda.” şeklinde sözlerine devam ediyor.
Kiel, “Gelecek, yenilikçilere ve bozgunculara ait (ya da en azından bize söylendiği kadarıyla öyle). Bu bizim şu soruyu sormamıza neden oluyor : Kim bu insanlar? Silikon Vadisi gibi gösteriler her ne kadar nükteli bir şekilde de olsa bu yenilikçileri, hayal edebileceğimiz şeylere dönüştürerek hikayeleştiriyor. “ dedi.
İşte bu sebeple 2016 yılında yapılan ‘Why Him?’ isimli filmde James Franco’nun oynadığı dövmeli, sürekli partilere katılan, tanınmış bir kişi karakteri, çılgın bir rock’çıdan ya da bir film yıldızından çok, bir teknoloji girişimcisi olarak uyarlanmıştır. Bir diğer örnek; Youtube hitlerinden PewDiePie çocukların gözlerinde yeni pop yıldızları olduğu içindir ki, Disney’in ‘Bizaardvark’ ı da bir başka YouTube benzeri online video servisi olan Vuuugle’ın yıldızlarını takip eder oldu.
Medyanın işi zor
Bu dijital eğlentilerle rekabet halinde olan geleneksel medyanın dikkatlerimizi sıyırıp kendisine çevirebilmesi de oldukça zor görünüyor.
Çevrimiçi neslin dijital yerlilerinin teknoloji firmalarına ve bu firmaların gerisindeki insanlara güvenip güvenmedikleri hususunda bazı gösteriler daha somut programlar yapmaktalar.
CBS’in tıbbi draması ‘Pure Genius’ ve Fox’ta yakında yayınlanacak olan ‘APB’ isimli popüler gösterisi, teknolojik donanımı zengin harika bir çocuğu konu ediniyor. Karakter, insanların hayatlarını kurtarmak için, bir hastaneyi ya da eski bir polis merkezini teknolojik oyuncaklarla donatarak girişimci bir ruh ve sınırsız para kullanıyor.
Pure Genius’ta yazarlık yapan ve bir doktor olan David Renaud, sağlık hizmeti sunan teknolojik anlamda donanımlı ve zengin bir karakterin kullanımının aşırı basitleştirme olduğunu itiraf ediyor. Bütün teknoloji figürleri evlerimizi ucuz yoldan ısıtmayı sağlama planları yapan Elon Musk gibi hayırsever değil tabii. Bu kazanç-odaklı figürleri en iyi ihtimalle vergi ödemenin gerekliliği hususunda liberal yaklaşım taşıyan kişiler olarak görebilirsiniz. Fakat spektrumun diğer tarafında John McAfee gibi yaralama ve cinayet iddialarına bulaşmış antivirus kodamanlarını ya da Peter Thiel ve Palmer Luckey gibi sahip oldukları gücü ve parayı kendi kazanımlarını arttırmak için kullanan zıt karakterler de sözkonusu.
2017 yılında devasa teknolojik anıtlara ve bu oluşumların civa karakterli kurucularına güvenip güvenemeyeceğimiz sorusu, Dave Eggers’ın korkutucu bir uyarı olma niteliği taşıyan ‘The Circle’ isimli romanı sinema ekranlarına yansıdığında, daha belirgin bir anlam kazanacak. Zekice yapılmış olan rol dağılımında, sevilesi Tom Hanks, kesinlikle güvenilmemesi gereken teknoloji milyarderini oynuyor.
Yeni yılda ekrana gelecek olan The Circle gibi filmler ve Loaded gibi TV gösterileri ile korkularımız ve fantezilerimiz, biz teknolojiyi takıntı yaptığımız geleceğimizde yarışmaya devam ettiğimiz sürece ekranlarda yer almaya devam edecek.